BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 4.12.2018 | Okunma Sayısı: 1114

 

BASINA VE KAMUOYUNA

03/12/2018

 

                        Kadının birey olarak kabul edilmediği, hayatın her alanından soyutlandığı bir tarihsel süreç yaşayan Dünya, kadının en önemli hak olan yaşama hakkı başta olmak üzere varlığını sürdürebilmek bakımından hak temelli mücadelesi ile karşılaşmıştır. Bu mücadelenin en önemli kazanımı seçme ve seçilme hakkı olmuştur.

Dünyada ilk kez kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilme tarihi 1893 yılı ve bu hakkın ilk kez kullanılmaya başlandığı ülke Yeni Zelanda’dır. Kate Sheppard’ın  önderliğinde başlayan kadın örgütlenmesi ile ülke parlamentosuna sunulmak üzere 25.519 adet imza toplanmış ve parlamento bu talepler sonucu seçme ve seçilme şartlarında yer alan ‘erkek olmak’ ibaresinde düzenleme yaparak seçim yasasında değişiklik yapmıştır.

 Dünyanın birçok ülkesinde bu mücadele verilmekle kadınların bu hakları kazandığı tarihsel bir gerçekliktir. Türkiye’de ise çağdaş uygarlık seviyesini ve dünyadaki gelişmeleri takip eden, okuyan, araştıran Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, kurtuluş ve kuruluş mücadelesinde erkekler ile omuz omuza hareket eden, ülke topraklarının işgaline kanıyla, canıyla direnen Anadolu topraklarında yaşayan Türk kadınını hak ettiği yere taşımak adına, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin öncüsü olmuştur. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel ilkesi ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözünün ruhuna uygun, milletin kadın ve erkeklerden oluşması gerçekliğini hayata geçirerek, kadınları milletin iradesi içinde yer almaya teşvik etmiştir. Ülkemizde 3 Nisan 1930 tarihinde belediyelerde,26 Ekim 1933'te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde ve son olarak 5 Aralık 1934'te ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu nedenle 5 Aralık ‘Kadın Hakları Günü’ olarak kutlanmaktadır. Ve ancak biz, bu tarihsel gerçeklikle övünmenin ötesinde bir Türkiye istiyoruz. Aradan geçen 84 yıl boyunca, neredeyse bir asır önce seçme ve seçilme hakkı elde etmesine karşın, kadınların siyasal, sosyal, idari ve kamusal alanda seçimlerini dile getiremediği ve yönetim kadrolarında söz sahibi olamadığı açıktır. Hayatın her alanından seçimleri yapabilme özgürlüğü kısıtlı olan kadının seçme ve seçilme hakkını kullanması güçleştirilmiştir. Kendi hayat ve gelecekleri ile ilgili karar vermede yeterince özgür olmayan, bireysel kararları baskılanan kadınların siyasal katılımda seçme hakkının kullanılması yanında, seçilme hakkının hayata geçmesi gerekmektedir. Günümüz dünyasında kadınların birçok hakkı yeni kazandığı örneklerle ve hatta kadının insan olup olmadığı tartışmasında yaşanan ülkelerle karşılaşmaktayız. Biz ülke olarak hep birlikte  bu hakları önce kazanmanın gururunu yaşamanın ötesi geçmek ve kazanımlarımızı hayata geçirme ödevimizi gerçekleştirmek zorundayız. İstatistiki veriler övündüğümüz yasal düzenlemeye uzak bir somut gerçeklik yansıtmaktadır.

 

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu)  verileri göstermektedir ki;

*2014 yılı yerel seçimlerinde

-Belediye Başkanı                 %  2,9

-Belediye Meclis Üyesi         % 10,7

-İl Genel Meclis Üyesi           % 4,8

-Köy Muhtarı                        % 0,3

-Köy İhtiyar Heyeti               % 1,2

-Mahalle Muhtarı                  % 2,0

-Mahalle İhtiyar Heyeti        % 2,5 oranından kadınlar seçilmiştir.

*2017 Yılı Genel Seçimlerde

2016 yılında % 14,7 olan millet vekili oranı 2017 yılından yapılan seçim sonrasında  % 13,9 olmuştur. Yine Genel Seçimler sonrasında bakanların yalnızca % 7,4 ‘ü kadınlardan,  % 92,6 ‘sı erkeklerden oluşmaktadır.

*TÜİK Hane Halkı İşgücü araştırmasına göre 2017 yılında yönetici statüsündeki kadın oranı % 17,3 ‘tür.

*TÜİK verilerine göre cinsiyete göre kadın polis oranı % 6,3 iken erkek polis oranı ise % 93,7’dir.

*TÜİK verilerine göre cinsiyete göre kadın hakim oranı 2007 yılında % 28,2 iken 2017 yılında % 40 lara ulaşmıştır.

 

                                  Bu verilen açıkça göstermektedir ki , kadınların her ne kadar seçme ve seçilme hakkı elde edişinden uzun yıllar geçmiş olsa dahi , ülkede uygulanan politikalar ile günümüze dek , kadının seçme ve seçilme hakkının  kullanmasına mani olunmuştur. Bilindiği üzere toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında demokratik ülkeler ‘kota’ uygulamakta, siyasi partiler ise bu uygulamayı tam olarak yerine getirmemektedir. Yerel yönetimlerde isimleri nerdeyse anılmamakta, milletvekili aday listelerinde kadın aday çoğu zaman bulunmamakta ya da son sıralarda kadın adaylara yer verilmektedir. Eğitim durumu, sosyo - ekonomik durumu aynı ya da benzer bireyler arasında tercihin kadından yana olmadığı acı bir toplumsal gerçekliktir. Bu ülke nüfusunun yarısı kadınlardan oluşmaktadır. Ve ancak görüldüğü üzere kadınların yerel ve genel seçimlerde, yöneticilik kadrolarında oldukça düşük oranlarda yer aldığı, cinsiyete göre hukuk alanında hakim sayısında artışın sevindirici olduğu verilerde yer almıştır. Yerel seçimlerin yaklaştığı günlerde, kadın adayların bu anlamda siyasi partilerce salt kadın olmalarından kaynaklı olarak engellenmesinin önüne geçilmesi ve kadrolarda yer almalarının gerektiği; adayların belirlenmesinde  demokratik , çağdaş, liyakata dayalı ve özgürlük çerçevesinde değerlendirme yapılması hususunda  tüm siyasi partilere çağrıda  bulunuyoruz. Kadının yerinin neresi olacağının belirleyicisi salt kadın olmalıdır.

 

                        Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün önderliğinde kazanılan bu hakların salt yasalarda atıl olarak yer alması değil, bu haklara kadın ve erkekler olarak sahip çıkılması, hakların yazılı olmaktan öte hayata geçirilmesi Atatürk’ün 84 yıl önce işaret ettiği muhasır medeniyetler seviyesinde olmanın bir gereğidir. Türk kadını Mustafa Kemal ATATÜRK’ e haklarının devlet kuruluşu temellerinde yer alması nedeniyle minnettardır ve minnettar kalacaktır. Ancak salt yasada yer alan kanuni düzenlemeler hakların kullanmasını hayata geçirmeyecektir. Hak kavramı, kullanılmakla hak niteliği taşıyacaktır. Hayat seçimlerimizin toplamıdır ve hayatın içinde kadınlar vardır.

 

                      Ordu Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak hak mücadelesini sürdüreceğimizi, seçme ve seçilme hakkının uluslararası düzeyde temel insan haklarından olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından 1985 yılında imzalanan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme  (CEDAW ) gereğince eşit temsilin sağlanması hususunda yapılanların takipçisi olacağımız basın ve kamuoyuna duyurulur.                                                     

                                                                                                                                                                                                                              ORDU BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU

WORD FORMATINDA İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ETKİNLİK TAKVİMİ

23.11.2024
AV. BİRSEN UÇAR
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.